VIAL 15 Davası Raporu

AMS olarak, göç ve göçmenlerin suçlu sayılmasının Yunanistan ve Avrupa Birliği'nin göçü "yönetme" yönteminin temel taşı olduğuna inanıyoruz.
Facebook
Twitter
Email
WhatsApp
Print
Several people hold a sign that reads FREE THE VIAL 15 in English, Greek, Arabic, and Farsi.
Activists hold a sign in support of the VIAL 15 at the courthouse in Mytilene.

Διαβάστε στα ελληνικά Read in English Leer en Español

AMS olarak, göç ve göçmenlerin suçlu sayılmasının Yunanistan ve Avrupa Birliği’nin göçü “yönetme” yönteminin temel taşı olduğuna inanıyoruz. Mahkeme salonlarının duvarlarına bugüne kadar birçok karanlık sayfa yazıldı. Bu nedenle, yargılamalarda gözlemcilerin bulunması, usulleri karşılaştırması ve usulsüzlükleri, adaletsizlikleri ve ulusal ve uluslararası yasaların ihlallerini ortaya çıkarması önemli. Gözlemcilerin mevcudiyeti sanıklara maddi ve manevi destek sağlamakta, hakim, savcı ve polise izlendiklerini göstermekte ve sanığın adil yargılanma şansını artırmaktadır. Bu kapsamda Sakız adasındaki VIAL kampını ateşe vermekle suçlanan VIAL 15 olarak bilinen on beş gencin duruşmasında hazır bulunduk.

2020 yılına göçmen ayaklanmaları ve/veya isyanlar ile Ege adaları ve anakaradaki kampların tahrip edilmesi ya da ortadan kaldırılması girişimleri damgasını vurdu. Bu eğilimin bir nedeni, Covid-19 pandemisinin kapalı kamplardaki göçmenler için hayatı daha da zor hale getirmesiydi.

22 Haziran 2021 Salı günü, Moria 6 yargılanmasından sadece birkaç gün sonra, başka bir kampın kundaklaması ve yıkımı suçlamasıyla başka bir dava başladı. Bu kez suçlamalar, Sakız Adası’nın VIAL olarak bilinen Kabul ve Tanımlama Merkezi’yle (RIC) ilgiliydi. Farklı ülkelerden 15 genç erkek, farklı polis memurları tarafından farklı zamanlarda kundakçılık ve mala zarar vermekle suçlanarak tutuklandı. Duruşma Midilli (Lesvos) mahkemesinde gerçekleşti ve toplam üç gün sürdü (22, 23 ve 29 Haziran).

Olayların Zaman Çizelgesi

Covid-19 pandemisinin patlak vermesi, tüm göçmen kamplarında zaten  kötü olan durumu daha da kötüleştirdi. Kamplar, virüsün yayılmasına karşı herhangi bir sağlık koruma önlemi olmaksızın ve göçmenlerin hareket özgürlüklerini daha da kısıtlayan bir karantina koşulları altında faaliyet gösteriyordu. Pandemi, ayrımcılığı keskinleştirdi. Nisan 20202’de Sakız Adası’ndaki VIAL kampında, Iraklı bir kadın yüksek ateş ile ciddi bir durumda hastaneye kaldırıldı, ardından geri gönderildiği VIAL kampında 18 Nisan 2020’de belirsiz nedenlerle öldü.  Ancak VIAL’de yaşayan göçmenler, kadının Covid-19’dan öldüğüne inandı ve bunun gerçek olması muhtemel. 15 kişinin kundaklama ile suçlandığı olaylar, kadının ölümüne ve orada yaşayan herkesin hayatını tehlikeye atan VIAL’deki sefil gözaltı koşullarına bir tepki olarak aynı gece başladı.

Tutuklamalar, sorgulamalar ve yargılama

İsyanlar sırasında bir polis arabası, bir mobil büfe, Avrupa İltica Destek Ofisi (EASO) binasının konteynırları ve Rubb Hall olarak bilinen büyük bir çadır yok oldu . Polis güçleri harekete geçerek kalabalığı dağıtmak için kimyasal göz yaşartıcılarla saldırdı. Göçmenler veya polis memurlarında herhangi bir yaralanma yaşanmadı. İlerleyen günlerde polis, meydana gelen hasarın sorumluluğunu bulmaya ve bunu şahıslara yüklemeye çalıştı. Ancak şahısların ayaklanmalara karışıp karışmadıkları ve eğer öyleyse ne şekilde karıştıkları konusunda büyük şüpheler vardı. İsyanlar gece, görüş mesafesinin düşük olduğu bir zamanda gerçekleşti ve orada bulunanların çoğunun yüzleri kapalı olduğu için kimlik tespiti neredeyse imkansızdı.

İsyanlar sırasında herhangi bir tutuklama yapılmadı. İlk tutuklamalar iki gün sonra gerçekleşti ve 20 gün sonra tamamlandı. Sanıkların yüzlerini tespit eden tek polis memuru, onları Sakız Emniyet Müdürlüğü’ndeki bir dosyadan teşhis ettiğini söyledi. Sanık göçmenler, tutuklamaların, yalnızca kampta bekar erkeklerin yaşadığı bölümde yaşadıkları için yapıldığını ve aleyhlerinde başka hiçbir kanıt bulunmadığını ifade ettiler.

Sanıklardan bazıları sorguları sırasında çevirmenin kendi lehçelerini konuşmadığı için ne olduğunu anlamadıklarını ve bu nedenle ifadelerinin tamamen yanlış olduğunu iddia ettiler. Sanıklar, sorgulama sürecinin ardından tutuklanarak aşağıdaki suçlardan jüri karşısına çıkarıldı:

(1) insan yaşamı için tehlike teşkil eden kundaklama (suç) ve mülkün yok edilmesi

(2) polis memurlarına karşı tehlike teşkil eden bedensel zarar

(3) güç kullanarak polisin çalışmasını engellemek

(4) kamu malının yok edilmesi

(5) huzuru bozmak

(6) bir suç çetesine katılım

Sanıklardan biri, tutuklanması sırasında çadırında bıçak bulunduğu için silah taşımakla da suçlandı.

Duruşma 22 Haziran 2021’de, müdafiin mahkeme salonunun büyüklüğü nedeniyle bu davanın yürütülmesi için uygun olmadığını iddia ettiği bir mahkeme salonunda başladı. İtirazları hakimler tarafından kabul edildi ve duruşma ertesi gün daha büyük bir mahkeme salonunda devam etti. 15 sanıktan biri tutuklanmadan kaçtığı için sadece 14’ü  duruşmaya katıldı. 23 Haziran’ın ikinci günü mahkeme, savunma ekibinin 14 sanıktan birinin reşit olmadığı ve ileri bir tarihte çocuk mahkemesinde yargılanması gerektiği yönündeki itirazlarını kabul etti. Sanık bu tarihe kadar belli kısıtlamalarla serbest bırakılacak. Mahkeme, onun çocuk statüsünü tanıdığında, kendisi 14 aydır tutuklu bulunuyordu ve bu, çocuklar için maksimum yasal tutukluluk süresi olan 6 aylık süreyi aşmıştı.

Duruşmaya 13 sanıkla devam edildi. Yukarıda belirtildiği gibi, sadece bir tanık sanıkların yüzlerini tanıdığını iddia etti. Bu tanığın sanıkları teşhis etme süreci sorunludan da öteydi: aslında bu bir teşhis değildi. Mahkeme başkanı sanıkların isimlerini söylerken, adını duyan herkes savcılık tanığının (!) önünde elini kaldırdı ve iddia makamı tanığı onu tanıdığını doğruladı. Bu şekilde 13 sanıktan 9’unu ‘tanımladı’.

Savcılık tanığı, kimlik tespitinin ardından sanıkların polislere taş ve nesne atan bir çete gibi davrandığını, ancak kimsenin ateş yaktığını veya yanan nesneler fırlattığını görmediğini ifade etti. Sonuç olarak, en ağır suç olan kundakçılık suçlaması geçerliliğini yitirmişti. Mahkemeye çıkan diğer savcılık tanıkları, sanıklardan hiçbirinin kimliğini açıklamadı ve olaylara ilişkin ifadeleri hem kendileri hem de diğer tanıklar ile çelişti.

Temel yasal güvencelerin keyfi olduğu ve mahkeme başkanının ve savcıların takdirine bağlı olduğu açık. Moria 6 davasında sanığı teşhis ettiğini iddia eden tanığın ifadesinin (sorgulama aşamasında) tanığın yokluğuna rağmen mahkemede okunması, savunmanın yasal çapraz sorgulama hakkını baltaladı. Buna karşılık, VIAL 15 davasında, 13 sanıktan kalan 4’ünün kimliğini belirleyen bir tanığın ifadesi mahkeme salonunda okundu, ancak yasa gereği hakimler, savcılar ve savunma kurulu tarafından incelenmek üzere mahkemeye çıkmadığından hem savcı hem de mahkeme başkanı tarafından tanık olarak geçersiz kabul edildi.

Bu karar, 13 sanıktan 4’ünün tüm suçlamalardan beraat etmesini sağladı. Kalan 9 kişi, insan hayatını tehdit eden kundakçılık, mülke zarar verme, polis memurlarına karşı tehlike arz eden bedensel zarar verme ve bir suç çetesine dahil olma suçlarından suçsuz bulundu. Ancak polisin çalışmasını güç kullanarak engellemek ve huzuru bozmaktan suçlu bulundular. 9 kişiden biri buna ek olarak ateş kullanarak mala zarar vermekten (hafif suç) ve bir diğeri de silah taşımaktan suçlu bulundu.

Prosedür ve kararlar hakkında yorumlar

Geçmişte de benzer koşullar altında birçok davaya şahit olduk. Özellikle Moria kampının kundaklanmasıyla ilgili Sakız mahkemesinde görülen son dava (Moria 6 davası)… Bu nedenle karşılaştırma yapmak büyük önem taşıyor, çünkü benzer suçlamalarla (kundaklama yani ağır suç), bağlamlarla (karantina sırasında kamplarda isyanlar) ve benzer derecelerde kanıt içeren iki davada, iki farklı ve çelişkili sonuç elde ettik: birinde davada hafifletici sebepler tanınmadan kundakçılıktan mahkûmiyet, diğerindeyse beraat.

Prosedür hakkında:

18 Nisan 2020’de VIAL kampında meydana gelen olaylara ışık tutacak tanıkların (kovuşturma ve savunma), heyet, savcılık ve müdafi tarafından sorgulanması için onlara yeterli zaman ve yer verildi.

Buna ek olarak, sanıkların kendi davalarına daha aktif olarak katılmalarına izin verecek biçimde yapılan çeviriler yeterliydi.

Moria 6 davasında Kovid-19 önlemleri bahanesiyle gözlemci ve gazetecilerin duruşma salonuna girişi yasaklandı. VIAL 15 davasında, polisin çok yakın gözetimi altında olmasına rağmen, iki gözlemcinin mahkeme salonuna girmesine izin verildi.

Yargılamalar hakkında:

Moria 6 davasında, savunma avukatları, yetişkin bir mahkemede yargılanan 4 sanıktan 3’ünün tutuklandığı sırada reşit olmadığını kanıtlayan belgeler sundu. Prosedüre itirazlarını destekleyen belgeler tamamen keyfi bir şekilde reddedildi ve gençler yetişkin olarak yargılandı ve mahkum edildi. Reşit olmamanın hafifletici faktörü bile mahkeme tarafından reddedildi. VIAL 15 davasında benzer belgeler sunuldu ve sanıklardan biri reşit olarak kabul edildi ve yetişkin mahkemesinden çıkarıldı.

İki dava arasındaki belki de en önemli fark, VIAL 15’teki sanıklardan 4’ünün kimliğini tespit eden savcılık tanığının ifadesinin, tanığın mahkemeye çıkmaması nedeniyle haksız görülmesiydi. Moria 6 davasında durum böyle değildi, sanıkları teşhis ettiğini iddia eden kilit savcı tanığın ifadesi, gerektiği gibi mahkemeye çıkmamasına rağmen kabul edildi. Bu, esasen Moria 6 davasındaki 4 ‘yetişkin’ sanığın mahkumiyetine neden oldu.

Sonuç olarak, ceza davalarının mahkemelerini gözlediğimizde, kanunların her mahkemenin farklı eğilimlerine bağlı olarak uygulanıp uygulanmadığına şahit oluyoruz. Adalet sistemi eşitsiz ve öngörülemez. Göçmen sanıklar adil yargılanmaya erişim için sürekli bir mücadeleyle karşı karşıya ve onları destekleyenler – savunucular ve dayanışma grupları – bu engellerden nasiplerini alıyorlar.  VIAL 15 davası örneğinin Moria 6 için temyiz mahkemesinde kullanılmasını ve kendilerine karşı yapılan adaletsizliği giderecek bir yargıllamaya vesile olmasını umuyoruz. O zamana kadar, her ne kadar bunun oldukça çetin bir mücadele olduğunu bilsek de, mümkün olan her şekilde herkes için eşit haklar talep etmekten vazgeçmeyeceğiz.

Read More Stories

An aerial view of Oak Flat lands, red stones and mountains under a blue sky with a layer of white clouds

Kill the sacred or stop the mine

At Oak Flat, the capitalist powers of destruction seem to want to play God – but how does one destroy all that sustains life in favour of scars of death?

A compilation of the logos of the undersigned organizations

Sekiz Yıllık Şiddet, Ayrımcılık, Tecrit ve Dışlanma

Mart 2016’da AB-Türkiye Mutabakaı’nın yayınlandığında, devletlerin mültecilerin haklarını koruma konusundaki uluslararası yükümlülüklerini tamamen göz ardı etmesi nedeniyle insan hakları grupları tarafından şiddetle kınanmıştı

A compilation of the logos of the undersigned organizations

Eight years of Violence, Discrimination, Segregation, and Exclusion 

On the eighth anniversary of the EU-Turkey Statement, we denounce Turkey and EU states’ consistent failure to uphold their international obligations with regard to migrants and refugees, and strengthen our joint commitment to challenge all official and unofficial policies that lead to the discrimination, segregation, and ultimately exclusion of migrants.

Skip to content